Chapter 3: 3. Bölüm-Merhaba Hogwarts
Elina Grey yavaş adımlarla tren istasyonuna doğru yürüdü ve çaresizce etrafına bakındı.Yanında hiç kimsesi yoktu ve ne yapacağını bilmiyordu.Büyük bavulları ve kedisi Ash ile ortalıkta kalakalmıştı.Çevresine tekrar baktığında turuncu saçlı bir çocukla siyah saçlı gözlüklü bir çocuğun bavullarıyla birlikte bir duvarın içinden geçtiklerini gördü.Bir anlığına gözlerine inanamadı genç kız.Ama denemekten zarar gelmezdi.
Bavullarını ve kedisini taşıma arabasında düzelterek yavaşça duvara doğru yöneldi ve hiç beklemediği bir şekilde duvarın içinden geçti.Arkasına baktığında bir kapı falan görmeyi bekliyordu ama gördüğü tek şey turuncu tuğlalarla inşa edilmiş bir duvardı.
Perondaki diğer insanlar hep beraber kırmızı bir trene biniyorlardı.O da o trene binecekti herhalde.Yine de ne olur ne olmaz birisini durdurarak sormayı düşündü.Durdurduğu kişi de az önce gördüğü turuncu saçlı çocuktu.
Bu Ronald Weasley'di.Yeşil ve kocaman gözlerini yavaşça kıza doğru çevirdi.Yanındaki siyah saçlı ve gözlüklü çocuk çoktan yanından ayrılıp trene binmişti bile."Ne istemiştiniz?"
"Trene nerden binebilirim acaba?"
Çocuk titreyen elleriyle kıza trenin giriş kapılarından en yakın olanı gösterdi.Kız kocaman gülümseyemeye çalışarak oğlana teşekkür etti ve oradan ayrılarak trene bindi.Boş konpartımanlardan birini hemen kaptı ve bavullarını atarak uykuya daldı.
Ailesi onu ceza için buraya,İngiltere'ye göndermişti.Çünkü en büyük aile düşmanları olan Voldemort buradaydı.Hogwarts'a da erişimi olduğunu bildikleri için ebeveynleri Elina'yı bu güvensiz okula yazdırdı.Kızın elinden bir şey gelmiyordu artık.Tek yapması gereken yaşamak,yaşamak ve yaşamaktı…
Tren henüz harekete geçmemiş olsa bile Elina uykuya dalmıştı.Küçüklüğünden beri uyku,onun en büyük yoldaşlarından birisi olmuştu.Üzüldüğünde,korktuğunda,çaresiz kaldığında hep uyurdu,uykuya sığınırdı.Her zaman yaptığı gibi mışıl mışıl uyurken kompartımanın kapısının açılmasıyla birlikte uykusundan uyanması da bir oldu.
Gelen kişiye baktığında sanki onu tanır gibi oldu ama çıkaramadı.Kompartımanın kapısını açan kişi de gözlerini fark etmeden Elina'ya dikmişti ve şimdi birbirlerine bakıyorlardı.
"Adın ne senin?"
Elina yavaşça gözlerini kırparak kompartımana gelen adamdan bakışlarını kaçırdı.Kendisine bir yerden tanıdık gelmişti bu yüz ama nerden?Adam da kendisi için aynı şeyi düşünüyor olacak ki hala gözlerini Elina'dan ayıramamıştı.
"Elina Grey."
Adam kompartımana girdi ve yavaşça arkasından kapıyı kapattı.Elina'nın karşısındaki koltuğa oturarak bacak bacak üstüne attı ve konuşmaya başladı.
"Ben Tom Riddle."
Elina adama anlamsız bakışlarla baktı.Adam belli ki isminden bir anlam çıkartmasını bekliyordu Elina'dan.Çünkü kendisi onun kim olduğunu anlamıştı bile."Senin bu yılki Karanlık Sanatlara Karşı Savunma profesörünüm.Bu yıl öğretmenlik yapmaya başladım bu yüzden de tüm kompartımanları gezip öğrencilerimle tanışıyorum."
Elina'ya sıcak bir gülümsemeyle baktı.Halbuki gülümseme onun bu hayattaki en sevmediği şeylerin başında geliyordu.Elina artık profesörüne bakmıyordu.Aynı o günki gibi,Ms. Costa'yı öldürdüğü günki gibi çaresiz bir şekilde penceren dışarıya bakıyordu.Ağaçlar,bulutlar,dağlar ne kadar da güzellerdi öyle!
Elina'nın kendisini tanımadığını anlayan Tom çok kurcalamadı.Hayal kırıklığına uğramıştı.Onun küçük Elina'sı nasıl olur da onu tanımamıştı?Halbuki kendisi o kompartımana girip onun yüzüne baktığında nasıl da heyecanlanmıştı.O,o heyecanlanmıştı.Normal birisi değil.Tom Riddle.Voldemort'un biricik oğlu ve tek varisi.
Elina adam gidince sevindi.Sonunda kurtulmuştu o garip profesörden.Hem ne kadar gençti o öyle.O kadar genç bir profesör hayatında görmemişti.
Tom Riddle Elina'nın kompartımanından çıktığı gibi 4 kompartıman ötedeki oğlanın kompartımanına girdi ve yanına oturdu."O burada Draco." Genç adam anlamayarak profesörünün yüzüne baktı.Kafasını çevirerek "Kim?" der gibi başını salladı.
"O,Elina."